Nedir Bu Biyogirişimcilik?

Girişimcilik ekosisteminin günden güne büyüdüğü dünyamızda farklı düşünenlerin ve düşüncelerini uygulamaya geçenlerin avantajları artıyor. Özellikle sermayenin çoğunu yöneten büyük şirketlerin yeni kurulmuş girişimcilerle her geçen gün daha fazla iş yapması girişimci olmak isteyen insanların daha da ön plana çıkmasını sağlıyor. Tüm bu girişimci lehine duruma ek olarak özellikle Covid-19 pandemisi döneminde biyolojinin öneminin tüm dünyada artması insanların biyoloji ile ilgili haberlere ilgi göstermesini sağladı. Tüm bu durumlar ışığında daha çok eski bir kavram olmamasına rağmen günden güne daha çok duymaya başladığımız biyogirişimcilik pek çok insanın ilgisini çekiyor. Peki basit hatlarıyla nedir bu biyogirişimcilik?

Bir tanım olarak biyogirişimcilik girişimcilik ekosistemi ile biyolojik bilimlerin iç içe olmasına denir. Bir diğer deyişle biyolojinin bir iş planı için kullanılmasına da biyogirişimcilik denebilir. Bir ekleme olarak, dünyada bu kavramı tanımlamak için en çok biyogirişimcilik (bio-entrepreneurship) kelimesi kullanılsa da BioE, biyobilim girişimciliği (bioscience enterprise) ya da biyoteknolojik girişim (biotechnology enterprise) kelimeleri de kullanılmaktadır.

Biyogirişimcilikte amaç, biyomedikal ve sağlıktaki yeniliğinin keşfi, tasarımı, geliştirilmesi, test edilmesi, onaylanması ve hayatın içine yerleştirilmesiyle kullanıcıya değer yaratmaktır. Biyogirişimciliğin etki alanında ilaçlar, cihazlar ve çeşitli teşhis yöntemlerinden tarımsal biyoteknolojiye kadar geniş bir grup yer almaktadır. Tüm bunlara ek olarak günümüz dijitalleşen dünyamızda dijital sağlık da biyogirişimler için önemli bir alan haline gelmiştir. Özellikle yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi teknolojilerin artması teşhis ve tanı koymada dijital sağlık uygulamalarının etkisinin artmasını sağlamıştır. Günümüzde dünyada ve ülkemizde çok başarılı sağlık destek uygulamaları kullanıcılarla buluşuyor.

Daha önceleri gribal enfeksiyon geçirdiğimizde cep telefonumuzda bulunan bir uygulamanın bize yönlendirmelerde bulunması bir hayalken günümüzde, başarılı uygulama FluAI sayesinde ev ortamımızda boğazımızın fotoğrafını çekerek ve birkaç parametre girerek sürekli hastalık takibi yapmamız mümkün. Ya da insanların sağlık davranışlarını yapay zeka ile analiz eden, sağlık durumlarını ve önerilerini artırılmış gerçeklikle görüntüleyen bir mobil uygulama olan Mandarin ile sürekli olarak sağlığınızı takip etmeniz mümkün.

İnovasyon, yeni bir şey yaparak veya eski bir ürüne ya da hizmete yeni bir şeyler ekleyerek icat ve keşif yapmaktır. Ama bu süreçte pazarda var olabilmek için kullanıcıyı merkeze almak en önemli noktalardandır. Yani bir ürün veya hizmetin inovatif olabilmesi için kullanıcısını bilen ve o kullanıcıda fark yaratan bir şey olması gerekiyor.  

Bir pazar nişini tanımlamak, zorlayıcı bir değer teklifi geliştirmek ve şirketin kâr edebileceği bir plan uygulamak zor bir süreçtir. Araştırma geliştirme süreçleri sonudunda ortaya sadece bir cihaz çıkarmak veya yeni bir sağlık hizmeti oluşturmak çok yorucu ve önemlidir. Lakin ortaya koyduğunuz yenilik onu kullanmak veya satın almak isteyen kişilerden yoksunsa, diğer bir deyişle pazar payı düşükse projeniz ölü doğmuş demektir. Girişimcilikte hitap edilen pazardaki kişi sayısını geniş tutmaya çabalamak önemlidir.

Ama her iş fikrinde çok geniş bir Pazar olacak diye bir kaide yok. Bu durumda daha küçük pazarda ne kadar hayati bir noktaya değinen çözüm tasarladığınız da çok önemlidir. Özellikle biyogirişimler gibi ön çalışmalarında araştırma maliyeti yüksek olan projelerde Pazar boyutu ya da ne kadar büyük bir eksikliğin giderileceğini belirlemek işe başlamadan yapılmalıdır. Aksi taktirde iş planının başarısız olması öncesinde yapılan büyük araştırma masraflarının da geri dönememesine neden olur.

Ünlü biyogirişimci Doktor Arlen Meyers’e göre gerek özel sektörde gerekse akademik alemde olsun, insanların biyogirişimciliği benimsemeleri ve biyogirişimcilik için kendilerindeki eksikleri analizleyip onları geliştirmeye başlamalarının altında 3 temel düşünce mevcut. Bu düşünceler çoğu biyogirişimcinin sektöre atılmasının altında yatan ana nedenler.

İlk olarak, biyomedikal ve sağlık fikirleri pazara girene kadar hiç kimse iyi sonuç vermez. Yani aklında bir fikir varsa bir şirkette rutin işlerde çalışırken, memuriyet yaparken ya da rutin hasta bakarken bu fikri uygulamaya geçirmekten imtina edersen o fikir seninle ebediyete uğurlanır. İşte özellikle tıp doktorlarının girişime atılmalarının altında yatan en önemli faktörlerden biri.

İkincisi, kazanılacak para var. Evet bir girişim için maddi destek çok önemlidir. Binlerce belki de milyonlarca insanın hayatına, sağlığına etki edecek bir çözüm tasarlarken para kazanmalısın ki sürekliliği olsun. Özellikle korona pandemisi biyolojinin önemini gösterdi. Benim çıkarımım ise biyolojik ve sağlık giderleri günden güne artacak. İşte bu süreçte yeni kurulacak biyogirişimler çok avantajlı olacak. Belki çok öncelerden kurulan şirketlerin atlattığı badireleri yaşamadan düzlüğe çıkabilecekler. Sonuçta her kriz döneminin kaybedeni olduğu kadar kazananı da olacaktır. Tüm dünyada ise sağlık ile ilişkili sektörlerin uzun süreçte değer kazanacağı da çok yapılan bir çıkarımdır.

Son olarak, biyogirişim entelektüel ve problem çözme becerilerini doğrudan hastalara bakmaktan başka bir şekilde fark yaratmak için kullanmak isteyen doktorlara bir çıkış noktası sağlar. Doktorluk çok mühim bir meslek dalıdır. Geliri pek çok meslekten yüksek diye anılsa da çoğu zaman aldıkları riskler ile karşılaştırıldığında maddiyatı az bile denilebilir. Özellikle de Covid-19 döneminde doktorların ne kadar mühim işler yaptığını anlamamız hiç de zor değil. Ama bazı doktorlar bir zaman sonra rutinleşen klinik uygulamalarına yenilikler katma peşinde olabiliyorlar. Özellikle kliniği de çok iyi bilen doktorların problem çözme becerileri de gelişmiş oluyor. Bu durumdaki doktorların sağlık ile ilişkili alanlarda kurdukları şirketler çoğu zaman klinikteki büyük bir eksiği kapatmaya yönelik oluyor. Kısaca bir işin içinden gelen kişinin o işle ilgili inovasyon üretmesi de diğer tüm alanlarda olduğu gibi biyogirişimcilik için de son derece önemlidir.

Günümüzde belki de teknolojik ve bilimsel alt yapısının diğer alanlardan çok daha fazla olması sebebiyle biyogirişimcilerin işi başka alanlardaki girişimcilere nazaran daha zor olabilir ama ortaya çıkardıkları çözümün insan sağlığını doğrudan etkilemesi biyogirişimciliğin sadece agresif para kazanmaktan ziyade toplum hizmetine de etki etmesini sağlamaktadır. Daha önce olsaydı biyogirişimlerin yüksek araştırma geliştirme harcamaları nedeniyle kaynak bulmakta zorluk çekebileceğinin üzerinde dururdum. Ama pandemi sonrası süreçte ibrenin artan sağlık harcamaları için alternatifler geliştirilmeye yöneleceğini düşünüyorum. Bu durumda biyogirişimler tarihte ilk defa diğer girişimlere nazaran avantajlı duruma gelmiş oldu. Tüm bu olaylar ışığında bu yazıyı okuyan sen bir fikrin varsa projelendirmek için ne duruyorsun! Harekete geç!

Yazar

Efe Cuma YAVUZSOY

MARKETING

Related Posts

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.